Yaşamın her evresinde, cinsiyet ayırmaksızın herkese zarar veren en kötü alışkanlıklar sigara ve alkol tüketimidir. Sigara ve alkol ürünlerinin içerisinde bulunan bağımlılık yapıcı maddeler ile zararlı bileşenlerin, kişinin sağlığını yüksek derecede tehdit ettiği bir gerçektir.

Genel olarak tüm kadınlarda herhangi bir tür doğum kusuru taşıyan bebek doğurma sıklığı %3 ile %5 arasında değişebilir. Ama bu oran, annelerin gelişmekte olan bebekleri için doğumsal kusurlara neden olacak faktörlere maruz kalmasıyla artabilir.

Sigara ve alkol tüketiminin sonuçları bu kadar ağırken, kadınların hamilelik sürecinde kötü alışkanlıklarına devam etmelerinin bebek sağlığı açısından ne kadar tehlikeli olduğu tahmin edilebilir.

Yapılan araştırma verilerine göre; maalesef hamileliği öncesinde sigara bağımlılığı olan kadınların %50-70’i hamilelikleri sırasında da sigara kullanımını sürdürdüğü saptanmıştır.

Bebeğin annesi ile doğrudan plasenta yoluyla bağlantılı olduğu düşünüldüğünde, sigara ve alkol gibi zararlı alışkanlıkların doğrudan bebeğe ulaşması kaçınılmaz bir sonuçtur.

Hamilelik Döneminde Sigara Kullanımının Zararları

Hamilelikte sigara alışkanlığına devam edilmesi hem bebek hem de hamilelik üzerinde son derece olumsuz etkilere yol açabilir.
Sigaranın içerisinde bulunan zift, nikotin, karbon monoksit ve diğer zehirli maddeler üst solunum yollarına, bronşlara ve doğrudan kana geçer. Böylece anne adayının solunum sistemi, kalp ve damarları başta olmak üzere vücudunun bütün organları zarar görür.

Özellikle nikotin kuvvetli bir damar büzücü ajandır. Bu sebeple hamilelik döneminde rahme giden kan miktarını azaltmaya başlar.
Karbon monoksit ise, gelişmekte olan bebeğin hücrelerine zarar vererek gelişme geriliğine neden olabilirken, anne adayının kanında oksijen taşıma kapasitesini azaltır. Dolayısıyla bebeğe giden oksijen miktarı ve diğer besin maddeleri de bu durumdan etkilenecektir.

Sigaranın olumsuz etkileri sadece hamilelik süresince yaşanmaz. Hamileliği süresi boyunca sigara içmiş anne adaylarının bebeklerinde, herhangi bir neden olmaksızın bebeğin hayatını kaybetmesi anlamına gelen ‘ani bebek ölümü sendromu’ görülme riski yaklaşık iki kat artar.

Ani ölüm dışında bu bebeklerde, doğum sonrası astım gibi bazı kronik akciğer problemlerine de daha fazla rastlanılır. Ayrıca bu bebeklerde düşük okul performansı, öğrenme bozukluğu, davranış bozuklukları ve antisosyal davranışlar da görülebilir.

Düşük: Düşük yapmak özellikle hamileliğin ilk 3 ayının konusudur. Nadiren 20. haftaya kadar meydana gelmesi mümkündür. Amerika’da bulunan Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi’ne göre, sigara içmek düşüğün yanı sıra ölü doğum riskinin de artmasına sebep olur. Sigaranın gebelik üzerindeki bu etkisinin en önemli suçlusu ise sigaranın içerisinde yer alan kimyasallardır.

Erken Doğum: Zamanında gebelik haftası 38-40 hafta olarak kabul edilir. 38 haftadan çok daha önce doğumun gerçekleşmesine yol açabilir.

Gelişim Geriliği: Sigara bebeğe giden kandaki oksijen ve besin maddelerinde azalmaya neden olarak, anne karnında bebeğin gelişiminin geri kalmasına sebep olur. Bu sorunlar da dolaylı olarak düşük ve ölü doğum riskinin artmasına sebep olabilir.

Hipertansiyon: Nikotinin damar büzücü, daraltıcı etkisi ile gebedeki tansiyon yükselmesidir. Bu durum, bebeğin beslenmesini olumsuz etkileyecektir.

Preeklampsi: Tansiyon yükselmesi, idrarda protein çıkması, vücutta aşırı ödem, görme bulanıklığı ile giden gebelik zehirlenmesi tablosudur. Anne ve bebek hayatı için risk söz konusudur.

Dekolman Plasenta: Plasentanın erken ayrılmasıdır. Normal şartlarda doğum eylemi esnasında bebeğin doğumunu takiben plasenta ayrılır. Dekolman plasentada ise bebek anne rahminde iken plasenta zamansız ayrılır ve tehlikeli boyutlarda kanama olur.

Erken Membran Rüptürü: Doğum eylemi esnasında açılması gereken su kesesinin olması gereken zamandan çok önce açılmasına, bebeğin gelişimini tamamlamadan doğum yoluna girmesine neden olur.

Hamilelikte Alkol Tüketiminin Zararları

Elde edilen verilere göre ülkemizde hamile kadınların alkol kullanımı olmadığı gözlemlenmiştir. Bu durum ülkemizde bulunan kadınların ne kadar bilinçli olduğunu gözler önüne sermektedir.
Plasenta, vücuda giren alkolün tamamını süzemez. Bu yüzden alkolün bir miktarı bebeğe de ulaşır.

Hamilelik öncesinde alınan alkolün bebeğe bir zararı yoktur ama hamilelik döneminde alkol kaçınılması gereken bir konudur.

Bununla birlikte gebelik döneminde anne adayının alkol kullanması; bebeğin baş, boyun ve yüz bölgesinde çeşitli kusurların meydana gelmesine sebep olur. Alkolün bebekte zeka geriliğine neden olabildiği ve ölü doğum riskini arttırdığı da bilinmektedir.

Hamile kadının alkol almasıyla birlikte, alkol plasenta yoluyla hızlı bir şekilde kana karışır ve vücuttaki kan oranıyla alkol oranı eşitlenir. Bu durumda ise alınan alkol, kan yoluyla doğrudan bebeği etkiler.

Alkolün bebek üzerindeki etkileri, gebeliğin evrelerine bağlı olarak da değişkenlik gösterir.

  • Hamileliğin erken döneminde yani ilk trimesterda alınan alkol, gebeliğin düşükle sonuçlanma ihtimalini oldukça arttırır. Bebeğin organ gelişimi döneminde alınan alkol bebeğin kusurlu doğmasına özellikle organlarında kusur oluşmasına sebep olmaktadır.
  • Hamileliğin ikinci trimester döneminde alınan alkol ise, bebeğin hücre çoğalmasının hız kazandığı bu dönemde sinir sisteminde hasara sebep olur.
  • Hamileliğin son trimester döneminde tüketilen alkol ise, plasentanın erken ayrılması ve ölü doğum gibi ciddi problemler baş gösterebilir.

Ayrıca gebeliğin ilk dönemlerinden itibaren düzenli ve yoğun olarak alkol kullanan annelerin bebeklerinin fetal alkol sendromu olduğu tespit edilmiştir.

 

 

.

Daha Fazla Sağlık

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir