Anne ile bebek arasındaki ilişki, kişinin hamile olduğunu öğrendiği anda başlar. Bu nedenle anne adayının hamilelik sürecini nasıl geçirdiği bebeğini dünyaya getirdiği andan itibaren onunla kuracağı ilişkiyi etkilemesi açısından önemlidir.

Annelik duygusunun hissedilmeye başlandığı bu dönem sosyal ve duygusal alanlarda çeşitli değişimlerin olduğu aynı zamanda fiziksel görünüm, kendilik algısı, sosyal roller gibi alanlarda meydana gelecek değişimler sebebiyle kaygı uyandıran bir dönem de olabilir.

Anne adayı hamile olduğunu öğrendiği andan itibaren hem sürecin heyecanıyla kendini mutlu hissederken, diğer taraftan da sürecin belirsizliğine dair kaygı duyabilir. Hamilelik nasıl geçecek, sağlıklı bir bebek dünyaya getirebilecek miyim, nasıl bir anne olacağım gibi sorular hamilelik dönemi boyunca anne adaylarının zihinlerini meşgul edebilir. İyi anne olabilecek miyim sorusunun yarattığı kaygı beraberinde hata yapmaya dair korku ve suçluluk duyguları doğurabilir. Tüm bu duygusal gel-gitler arasında anne adayının eşinden, anne-babasından ve arkadaşlarından gördüğü destek, onun baş etme becerilerini kuvvetlendirecek ve hamilelik dönemini daha mutlu ve huzurlu geçirmesini sağlayacaktır.

Bu dönemde baba adayları, eşleri için en büyük destek kaynağıdır. Artık çift olarak hayatlarında farklı bir dönem başlamıştır. Dünyaya gelecek bebekleri için hazırlık yapmaya başladıkları keyifli ve yeni bir döneme hazırlanmaktadırlar. Ayrıca anne adayları için destekleyici bir sosyal çevre de önemli bir güç kaynağıdır. Anne adaylarının arkadaş çevresinde hamile veya çocuk sahibi kişilerin bulunması onlar için belirsizlik demek olan bu dönemin daha öngörülebilir hale gelmesine yardımcı olur.

Hamilelikteki Değişimler

Hamilelik döneminde anne adayları fiziksel ve duygusal bir takım değişimler yaşayabilirler. Bedenlerinde ve ruhsal dünyalarında meydana gelecek bu değişimlerin neler olabileceğini önceden biliyor olmaları bunlarla baş etmelerinde kolaylık sağlayacaktır.

Bu dönemde görülen fiziksel değişimlerin başında kilo artışı gelir. Hamilelik döneminin genellikle ilk aylarında bulantı yaşamaya başlayabilir ve ilerleyen zamanlarda vücut şeklinin değişmesiyle birlikte kişi önceden rahatlıkla yaptığı hareketlerde zorluklar yaşayabilir. Cilt yapısında değişimler meydana gelebilir. Solunum, sindirim ve dolaşım sistemlerinde farklılıklar oluşacaktır. Tüm bunlar uyku ve beslenme gibi temel yaşamsal aktivitelerde düzensizlikler meydana getirebilir.

Aynı zamanda anne adayları, hamilelik döneminde bir takım ruhsal değişimler de yaşayabilirler. Nedensiz ağlamalar, gerginlik, yoğun kaygı ve kırılganlık bunlardan bazılarıdır.

Doğum Sonrası Görülebilen Psikolojik Sorunlar

  • Annelik hüznü (lohusa sendromu)

Annelik hüznü doğum sonrası ilk birkaç gün içinde başlayan, 7-10 gün içinde kendiliğinden düzelen; bunaltı, sıkıntı, sinirlilik, ağlama ve unutkanlıkla kendini gösteren bir süreçtir.

Annelerin yaklaşık %10’unda bu üzüntülü durum daha yoğun ve ciddi bir duruma dönüşür. Hamilelik sürecinde ya da doğumdan sonraki bir yıl içinde ortaya çıkan depresyon, doğum sonrası depresyon olarak adlandırılmaktadır. Doğum sonrası depresyonun şiddeti hafif ve kısa süreliden, çok ağır ve uzun süreliye kadar değişiklik gösterir. Bu durumun ilk 1-3 ay arasında zamanla azalması beklenir, sürecin uzaması durumunda profesyonel yardım alınması oldukça önemlidir.
  • Doğum sonrası depresyon (postpartum depresyon)

Doğum sonrası depresyonun gelişmesinde fiziksel, duygusal ve sosyal değişimlerin rol oynadığı tahmin edilmektedir. Fiziksel etkenlere bakıldığında; gebelik döneminde yükselen östrojen ve progesteron düzeylerinin doğum sonrasında hızlı düşüşüyle doğum sonrası depresyon arasında bir ilişki olduğu belirtilmektedir. Doğumun kadın vücudu üzerinde yarattığı etkiye ek olarak düzensiz ve yetersiz uyku ve fiziksel yorgunluk da depresyonun oluşmasında etkili olabilmektedir.

Duygusal etkenlere bakıldığında; doğum yapan kadınların tümünde benzer hormonal değişikliklerinin olmasına rağmen, psikolojik rahatsızlıkların kadınların ancak bir kısmında geliştiği görülmektedir. Bu nedenle doğum sonrasında ortaya çıkabilen psikolojik rahatsızlıklardan korunmak için, öncelikle eş ve aile desteğinin, sosyal destek sistemlerinin ve kişilerarası ilişkilerin oldukça önemli olduğu unutulmamalıdır.

Son olarak anne adaylarının hamilelik dönemlerini hayatlarının kontrolü ellerinden alınmış ve stresli bir dönem olarak değil de bebeklerini dünyaya getirinceye kadar annelik duygusunu yaşamaya başladıkları, heyecanlı bir süreç şeklinde görmeleri bu dönemden keyif almalarını sağlayacaktır.

Hamilelik Dönemi ve Sonrası için Öneriler

  • Eşinizden, ailenizden ve sosyal çevrenizden destek isteyin. Bu dönemde anne adaylarının duygusal iniş çıkışlar yaşaması ve kendilerini zaman zaman yorgun, çaresiz ve endişeli hissetmeleri doğaldır. Böyle anlarda kişinin yakın çevresinden destek görmesi onun bu duygusal tepkilerle baş etmesini kolaylaştıracaktır.
  • Duygularınızı gizlemeyin. Bu süreçte mutluluk kadar bazen kaygı, mutsuzluk ve öfke duygularını da yaşayabileceğinizi unutmayın ve duygularınızı gizlemeyin.
  • Hamilelikte ve sonrasında önemli rutin değişimleri yapmaktan kaçının.
  • ‘Mükemmel anne’ olmaya çalışmayın. “Yeteri kadar iyi anne” olmanız yeterli.
  • Kendinize de zaman ayırmaya çalışın. Kendinizi arkadaş çevrenizden ve yapmaktan keyif aldığınız aktivitelerden uzak tutmayın.
  • Mümkün olduğunca bebek uyuduğunda siz de uyuyun ya da dinlenin.
  • Esnek olun. Anneliğe ilk adımlarınızı attığınız bu dönemde, siz bebeğinizi, bebeğinizin de sizi tanımaya çalışmakta olduğunu ve birbirinize alışma döneminde olduğunuzu kendinize hatırlatın.

Daha Fazla Sağlık

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir