Benim adım Semah.

Kızım Ayza Nehir’e kavuşma hikayemi en başından anlatacağım. Hamileliğim sırasınca herşey yolundaydı, detaylı ultrason çektirip o doktorun bana bebeğin eşiği sonda bunu kendi doktorunuzla konuşun demesiyle son buldu. 23. Haftanın sonunda sonucu alıp birde rahatsızlanıp doktora gittiğimde doktor bebeğinin eşiği aşağıda ve rahim ağzını tam kapattığını, bunun üzerine erken doğum olma ihtimalinin oldukça yüksek olduğunu söyledi. 34. Haftaya kadar bebeğimin karnımda kalması için sadece yatmam gerektiğini, erken doğum riskine karşı erken doğan yoğun bakımı olan bir hastaneye gitmeyi önerdi.

O anda sanki başımdan aşağıya kaynar sular döküldü ve aklıma binbir türlü şey geldi. Ya bebeğime bir şey olsaydı? Hemen başka bir hastanede başka bir doktora gittim. Biraz daha içimi rahatlatıp riskli doğumları yaptırdığını, benim de doğumumu yaptırabileceğini söyledi. Biraz olsun herşey yoluna girdi. Doktor 38. haftada sezaryenle doğum yapabileceğimi söyledi. Bunun üzerine tansiyon problemi başladı. Tansiyonum yüzünden beslenemeyip devam istifra ediyordum, bunun üzerine aldığım 5 kilodan 2 kilosu gitmişti.

Doktora gittiğimde tansiyonu dengelemek için hap verdi ve eğer daha çıkarsa bebeği 35-36. haftada alırız dedi. Bir ya da iki hafta anca gittik böyle. 32. haftam bitmek üzereyken tansiyonum 18’e kadar çıktı. Acil doktora gittim, bebeğimin gelişmediğini tam 1 ay geriden geldiğini, 1.475 kilogram olduğunu, eğer benim karnımda durursa bebeği kaybedebileceğimi söyledi. Bunun üzerine beni, bebeği almamız gerek diyerek hastaneye yatırdı. Yaşadığım ikinci şoktu bu, ne yapacağımızı bilemedim, yine aynı soru kafamda gezmeye başladı. Erken doğunca ya yaşamazsa?

O gün tarihlerden 20 şubat 2018, hasteneye yattım, bana 4 doz iki defa ciğer geliştirici iğne yapıldı. 48 saat sonra alırız bebeğini dendi. Bu süreçte annem, kardeşim, babam, ve eşim çok destek oldular bana. Normal doğum zamanı için yaptırdığım kapı süslerini, hastene odası süslerini hepsini getirip süsledim odayı, o zamandan sonra daha pozitif davranmaya başladık. Hastanedeki hemşireler bile ne kadar pozitifsin dediler hep bana. Pozitif olma zorundaydım çünkü üzülürsem hiç bir şey yerine gelmeyecekti.

21 şubat 2018 günü, odanın içinde yaptırdığım lohusa terliklerimi giyip, lohusa tacımı takıp, makyaj yaptım ve anı kalsın diye bir sürü fotoğraf çektirdim geçmiş olsuna gelecekler için ikram edeceğim lokumlarımı hazırladım. Akşam doktor odaya kontrole geldiğinde, saat 12 den sonra hiç bir şey yeme içme yarın alacağız bebeğini dedi. O gün eşim benim yanımda kaldı refakatçı olarak, ikimizde o sabahı merak ediyorduk. Acaba nasıl olacak , nelerle karşılacağız. Bebeğimle, o gün aynı beden de son günümüzdü.

22 şubat 2018 günü, tam saatini hatırlamıyorum ama sanırım sabah saat 9 gibi hemşireler bana ameliyat önlüğü ve terliklerimi getirmişti. O zamandan sonra biraz olsun heyecanlandım. Beni sedyeye aldılar, aşağı ameliyathaneye götürdüler. Spinal sezaryen olacaktım, doktor gelip belimden iğneyi vurdu birkaç dakika sonra belimden aşağısını hissetmiyordum. Bir tarafımdan serum için damar yolu açılırken bir taraftan da koluma tansiyon aleti takıyorlardı. Başımda oturan bir hemşire vardı, bana devamlı sakin ol korkma diyordu. Korkmuyordum, heyecanlanmadım ve hala pozitifliğimi koruyordum. Nihayet minik mucizemiz doğdu. Doğduğunda ağladığını duydum ve o an benim için bambaşkaydı. Bir havluya sarıp yanıma getirdiler, 5 saniye gördüm onu, daha sonra sağ tarafımdaki kuvöze koydular kilosunu, boyunu ölçüyorlardı, ağladığımı hissettim mutluluktan ağlıyordum. Canımdan bir can doğmuştu, hemen aldılar onu ve kapıda duran yoğun bakım kuvözüne koyup, yoğun bakıma götürdüler. Ameliyattan çıktığımda annem vardı. Anneme “gördüm anne küçüktü” dedim. Ağlıyordum yine, sevinç, mutluluk ve üzüntü hepsi bir aradaydı. Odaya geldiğimde herkesin telefonu çalıyordu, hayırlı olsun demek için arıyorlardı.

Sezaryen olduğum için akşam 20.00′ da yürümeye başldım, ilk adımlarımı yoğun bakım odasına gitmek için attım. Zorlandım mı? Evet hemde çok, ama yavrum içeride yatıyordu görmem lazımdı. Yoğun bakımdan içeri girdiğimde bebeğimin olduğu kuvöze doğru gittim. Onu gördüğümde, küçücüktü boyu 38 santimetreymiş ve 5 ml. ile besleniyormuş. İlk gün oksijen hortumu vardı burnunda, onunla nefes alıyordu. Daha sonraki günlerde ciğer geliştirici iğne işe yaramış olsa gerek, yardımsız tek başına nefes almaya başlamıştı. Her gün gidiyorduk yoğun bakıma, sabah akşam görmek için, kaç gram almış, ne kadar olmuş diye. İlk günler kilo veriyordu, 1 kilo 470 gramdan 1 kilo 290 grama kadar düştü. Daha sonra başladı kilo almaya. Her gittiğimde, kilosuna ve beslenmesine bakıyordum. Acaba daha ileri gidip büyüyebilecek mi diye.

Bir ay boyunca her gün gittik. Bir yandan canımın acısı, bir yandan bebeğimin merakı vardı. Canımın acısını aldırmadım hiç. Bir kere ayağına dokunabildim sadece. 19 Mart’ta beni emzirmek için çağardılar, sabah dokuz da gidip, akşam dokuza kadar hastanede bekledim, üç saatte bir emzirmek için giriyordum. Tam dokuz gün bu şekilde gittim, dokuz günün sonunda 29. gündeyken 1 kilo 940 gramken taburcu edeceklerini öğrendik. Hepimiz bu günü bekliyorduk. Yoğun bakım serüvenimiz böylece son buldu. Demem o ki prematüre bebek annesi olmak, çok ama çok güç isteyen bir şey. anneler güçlü olsun. Pozitif olmak ve bol bol dua etmek gerekli. Erken doğum yapacağım diye üzülmeyin içinizde kalan herşeyi yapın ki güzel hatırlayın. İleride bebeğinize, biz seni güçlü olarak, sevinçle bekledik diyebilesiniz.

? ?

Daha Fazla Doğum Hikayeleri

1 Yorum

  1. Reyhan

    30 Mart 2018 at 22:24

    Gözünüz aydın sağlıklı huzurlu uzun ömrü olsun bebeğinizin
    Yasadiklarima gittim bi an çok zor doğumdan sonra eve boş elle gelmek çocuğunuzu dilediğiniz zaman görememek ben beslemek için yanına gittiğimde hemşiresi şöyle gazi çıksın diyodu ama olmuyordu yanlış yapmıyorsun demişti hemşiremiz
    Onda herşeye daha çabuk tepki veriyodu 🙂
    Seni benden çok görüyo sana alışmış demiştim şuan 2.5 yaşında çok şükür geçmişte kaldı yasananlar

    Cevap Ver

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir