Hamilelikte sıkça rastlanan şikayetlerden biri de deri kaşıntılarıdır. Hamileliğin ilk aylarından itibaren deride kuruma ve ciltte kabuk şeklinde dökülmeler sıktır. Özellikle ilk 3 ayda progesteron hormonu etkisiyle meydana gelen bu durum ileri aylarda biraz azalsa da hamilelik sonuna kadar devam eder. Özellikle son 3 ayda meydana gelen ve bazen dayanılmaz hale gelen kaşıntıların mutlaka tedavi edilmesi gerekmektedir. Kaşıntıların sebebi hamilelik olmasına rağmen tam olarak kaşıntıya neyin sebep olduğu açıklanamamaktadır. Karın bölgesinden başlayan döküntü ve kızarıklıklara neden olan bu durum hamilelik kaşıntısıdır. Bu duruma genellikle lokal kortizonlu kremler iyi gelebilmektedir.

Gebelik Karaciğer Kolestazı Nedir?

Hamileliklerde 1/200 sıklıkta görülen ve bir tür karaciğer rahatsızlığı olan ise erken dönemde kaşıntıyla kendini belli ederken ileri dönemlerde sarılıkla da beraber olabilmektedir. Gebelik kolestazı, gebeliğe bağlı bir karaciğer problemi olarak tanımlanırken, safra tuzlarının ciltte birikmesi sonucu oluşmaktadır. Anne adayının ciddi kaşıntılar yaşamasına neden olan ancak anne vücudunda herhangi bir döküntüye neden olmayan kolestaz, genellikle gebeliğin son 6 ayında yaşanmaktadır ancak hamileliğin ilk 3 ayında da meydana gelebilmektedir. Bu kaşıntı ellerde ve ayaklarda sıklıkla görülmektedir ve bazen bütün vücuda yayılabilir. Özellikle gece kaşıntıları hamilelerin uykusunu kaçırabilecek düzeyde bile olabilir. Sebebi belli değildir, ancak vakaların 2/3’ü hamileliğin son aylarında bu sorunla karşılaşır. Kaşıntının yanı sıra idrar renginde koyulaşma, gaita (dışkı) renginde açılma, gözlerin ve derinin sarı renge dönüşmesi gibi belirtiler de gözlemlenebilir. Tüm bunlara ek olarak bulantı, kusma, karın ağrısı kolestaz belirtilerine eşlik eden diğer semptomlardır.

Genetik Faktör Etkisi ve Teşhisi

Ortalama olarak her 100 gebenin 3’ünde karaciğer ile ilgili rahatsızlığa rastlanmaktadır. Gebelik kolestazının sebepleri arasında ise çevresel, hormonal ve genetik faktörler bulunmaktadır. Aile geçmişinde kolestaz vakası bulunan gebeler daha fazla risk taşımaktadır. Bu sağlık problemine, çoğul gebeliklerde ve 35 yaş üstü hamileliklerde daha sık rastlanmaktadır. Kolestaz tanısı için kaşıntı yeterli bir semptom olmamaktadır. Gebelik kolestazından şüphelenildiğinde tanı konulabilmesi için sadece anne adayının yaşadığı kaşıntı yeterli olmamaktadır. Kaşıntının yanı sıra, karaciğer enzimlerinde ve safra asitlerinde artışın var olması gerekir. Ancak bazen safra asitleri kaşıntıdan 15 hafta sonra artış gösterebilmektedir. Bu nedenle kaşıntı şikayetiyle doktora başvuran gebeler, haftalık olarak karaciğer tetkiki ile takip altında tutulmalıdır.

Gebelik karaciğer kolestazının teşhisi her zaman kolay olmamaktadır. Karaciğer fonksiyon testleri, hepatit testleri ve kanda safra asitlerinin bakılması tanıya götürmektedir. Gebelik karaciğer kolestazı düşünülen anne adaylarında viral hepatitler ve safra yolu taşları da düşünülmesi gerekir. Çünkü bu hastalıklar hem anne hem de bebek açısından önemli olabilmektedir. Kesin teşhisi ise safra asitlerinin ölçümü koydurmaktadır. Hamilelikteki kaşıntıların tedavisi sebebe yönelik ve bazen sebep yoksa genel ilkelere göre yapılmaktadır. Lokal kaşıntı giderici losyonlar ve pomatlar öncelikle tercih edilmelidir. Eğer şikayet devam ediyorsa, enjeksiyon tarzında kortizon türevi ilaçlar kullanılabilir. Bildiğiniz gibi kortizon türevi bu enjeksiyonları bebeğin akciğerlerinin olgunlaşmasını hızlandırmak için de yaptığımızdan bebeğe zararı olmamaktadır.

Genel olarak hamileliğin 6. ayında östrojen hormonlarının artması ile ortaya çıkan gebelik kolestazı, çoğunlukla doğumdan kısa bir süre sonra kaybolmaktadır. Fakat bu hastalar, ileriki dönemlerde alacakları ilaçlara çok dikkat etmelidir. Özellikle doğum kontrol hapları çeşitlerini östrojen içermeyen seçeneklerden tercih etmelilerdir. Kolestaz problemi, doğumdan sonra hızla düşüş gösterirken, karaciğerde kalıcı herhangi bir hasara da yol açmamaktadır. Fakat 3 ay içerisinde annenin şikayetlerinde bir düzelme meydana gelmezse anne adayı mutlaka uzman bir hepataloğa başvurulmalıdır.

Gebelik kolestazı ileriki zamanlarda anne adayı tarafından atlatılsa bile yeniden yaşanma riskine sahiptir. Hastalığın anne adayının yaşayacağı diğer gebeliklerde tekrarlanma olasılığı ise yüzde 60-90 oranındadır. Bu sebeple anne adayının karaciğerinin çalışma durumu düzenli kan testleriyle kontrol edilmesi önerilmektedir. Gebelik kolestazı tedavisine öncelikle anne adayındaki rahatsız edici kaşıntı rahatlatılarak ve oluşabilecek komplikasyonların önüne geçilerek başlanmaktadır. Kaşıntının rahatlatılması için ise anne adayının ihtiyaç duyduğu ilaç tedavisi uygulanır. Kaşıntı için mentollü kremler de kullanılabilmektedir. K vitamini kaşıntıya ve doğum sonra oluşabilecek kanamaya yardımcı olması açısından anne adayına önerilmektedir.

Gebelik kolestazı, anne kadar bebek için de risk taşıyan bir sorun olmaktadır. Eğer anne adayı, kolestaz belirtilerini fark etmez ve gereken önlemleri almazsa erken doğum ya da mekonyum problemi yaşanabilmektedir. Aynı şekilde bebeğin anne karnında oksijensiz  kalmasına neden olabilirken, ciddi oranlarda gerçekleşmesi bebek ölümüne de neden olabilmektedir. Kolestaz bebek için hayati tehlike oluşturabileceğinden doğum 37-38. haftalarda yaptırılır ve anne adayı doğuma kadar yakın takip altına alınır.

 

 

Daha Fazla Sağlık

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir