Hamilelik kaç defa yaşanırsa yaşansın her birinin ayrı bir deneyim olduğunu unutmayın. Bu deneyime mümkün olduğunca kendinizi hazırlamaya çalışın. Geçmişte yaşanmış bazı olumsuzluklar farkında olmadan annelik kavramınızı etkileyebilir. Özellikle de çevreden duyduğunuz zor doğum hikayeleri, abartılarak anlatılan doğum sancıları, gebelik sürecinde yaşanan sorunlar doğum sürecini olduğundan daha farklı algılamanıza neden olabilir ve ‘doğum korkusu’ olarak yerleşebilir. Bu nedenle mümkün olduğu kadar olumlu olmaya çalışın. Zihninizi temizleyin, çevrenizdeki insanların zor veya başarısız doğum hikayelerini dinlemeyin, endişelerinizi başkalarıyla değil doktorunuzla paylaşın. Gerekirse psikolojik destek almaktan çekinmeyin.

Doğum konusunu asla son ana bırakmayın. İlk aylardan itibaren hamileliği ve doğumu öğrenmeye çalışın. Doğumun nasıl olduğunu öğrenmek bu konuda ki yanlış bilgilerden uzaklaşmanıza ve sizi doğumun doğal bir olay olduğu fikrine yaklaşmanıza yardımcı olabilir. Doğum ile ilgili kitaplar okuyabilir, doğuma hazırlık kurslarına katılabilir, başarılı doğum hikayeleri okuyabilir, konu hakkında film ve videolar izleyebilirsiniz. Tabi eşiniz yada doğumda yanınızda olacak kişinin de bilgilenmesi, size daha doğru şekilde destek olması açısından önem taşıyor.

Hamilelik döneminde birçok kişi egzersiz yapmaktan çekiniyor. Ancak egzersiz vücudunuzu güçlendireceği gibi ruhen ve bedenen kendinizi daha iyi hissetmenizi sağlayacaktır. Bu nedenle bedeninizi doğuma hazırlamak için hamileliğinizin üçüncü ayından itibaren hekiminizin onaylayacağı uygun egzersizleri düzenli olarak yapmaya çalışın. Bacak, karın ve sırt kaslarınızın güçlenmesini sağlayacağı için yürüyüş ve yüzme tercih edebileceğiniz alternatifler arasında yer alıyor. Eğer imkanınız varsa mutlaka profesyonel eğitim almış eğitmenler eşliğinde yapılmak kaydıyla yoga ve pilates de tercih edebilirsiniz.

Hamilelik ve doğum sırasında hem fiziksel hem de psikolojik nedenlerle kas gerginliği yaşayabilirsiniz. Bu konuda doğum öncesi eğitim sınıflarından gevşeme egzersizleriyle gerginliği azaltmayı ve doğuma yardımcı olacak kaslarınızı çalıştırmayı öğrenebilirsiniz. Böylelikle gereksiz güç kullanmadığınız için ve enerjinizi sancı zamanlarında kullanabilirsiniz. Nefes teknikleriyle birlikte pelvis taban kaslarınızı kullanmayı öğrenmeniz doğumda bebeğinizin de çok daha rahat çıkmasını sağlayacağından hem siz, hem de bebeğiniz için önem taşıyor.

Doğru ve düzenli nefes alma hem hamilelik süreci, hem de doğum anı için son derece önem taşıyor. Doğal olarak yaptığımız solunum sırasında hem göğüs kafesi hem de karın kaslarımızı kullanıyoruz. Solunum egzersizleriyle de göğüs kafesi ve karın kaslarını ayrı çalıştırarak nefesinizi daha bilinçli kullanmayı öğrenebilirsiniz. Nefesi tutma, derin soluk alıp beklemek, küçük nefesler ise (sadece göğüs kafesi ile sık soluk alıp verme) ağrı sırasında kolaylık sağlıyor. Büyük nefesler ise ıkınma sürecinde fayda sağlıyor. Uzun ve derin nefesler bebeğinize oksijen ulaşmasını sağladığı gibi kasılma anında odaklanmanıza da destek oluyor. Yoğun kramp ve ağrı aralarında daha yavaş ve sakin nefes alma, dinlenmenizi sağladığı gibi rahatlamanıza da yardımcı olacaktır. Nefes egzersizlerini doğum başlamadan önce hamilelik süresince evde veya yürüyüş sırasında arada sırada alıştırmalar yaparak öğrenebilirsiniz. Bulunduğunuz şehirde varsa bu teknikleri öğrenebileceğiniz bir hamile eğitim kursuna başvurabilirsiniz.

Doğal bir hamilelik sürecinin sağlıklı bir doğumla tamamlanması 38. ile 42 hafta arasında gerçekleşebiliyor. Normal bir doğum yapılacaksa, kesin tarihin yine bebeğin durumuna göre belirleneceğini unutmamak gerekiyor. Her ne kadar son ay sabırsızlık ve merak heyecanla birlikte stres düzeyi de artsa da sakin kalmaya özen göstermeye çalışın. Doğum kendiliğinden başladığında çok daha kolay olacağı için, tıbbi bir engel yoksa doğumun kendiliğinden başlamasını bekleyin. Bu noktada hekiminizin tavsiyelerini mutlaka dinleyin. Ancak doğumu başlatmak için; yürüyüş yapmak, merdiven çıkmak, cinsel ilişki, göğüslerin uyarılması, pilates topu üzerinde kalçanızla yapacağınız dairesel hareketler kısmen işe yarayabilir. Bazı ‘hurma, ananas, ahududu yaprağı çayı’ gibi gıdaların tüketiminde zararsızdır. Ancak miktarını abartmayın. Aynı zamanda içeriğine hakim olamadığınız karışım çaylar ve yağları da hiçbir şekilde kullanmayın.

Herhangi bir tıbbi engeliniz yoksa ve hekiminiz aksini söylemediği sürece doğum sancıları başladıktan sonra yatakta kalmamaya çalışın. Ayakta kalarak veya yürüyerek yerçekiminin de etkisiyle bebeğin aşağı inmesine yardımcı olabilirsiniz. Bir pilates topu üzerinde hareket etmek, yürümek, sallanmak, çömelmek, öne doğru yaslanma pozisyonları ve beraberinde sırt masajlarını da rahatlamak için kullanabilirsiniz. Aktif olmak kasılmaları da çok daha rahat geçirmenizi sağlayacaktır.

Daha önce hamilelik yaşanmış bile olsa doğum kaçınılmaz olarak stres yaratacaktır. Önemli olan bu stresi kontrol edebilmektir. Etrafınızda size destek olmak için bulunan kişilerin gerginliğinin de sizi olumsuz etkileyeceğini unutmayın. Bu nedenle yardım için sakin yapıda bir kişiyi tercih edin. Bazı babalar için karısının acı çektiği ana şahitlik etmesi güç olabilir. Ancak aile kavramının gelişmesine katkıda bulanacağı için babanın da doğuma katılması yarar sağlayacaktır.

Gebelik ve doğum sürecinin her anı kişiye özel yaşanır. Bu nedenle tercih edilecek doğum yöntemi için de tek doğrudan söz etmek zor. Elbette doğal ve sağlıklı olanı normal bir doğumdur. Ancak bazı tıbbi durumlarda sezaryenin gerekebileceğini unutmayın. Hekiminizin sizi, en doğru olan yöntem konusunda bilgilendireceğine ve uygulayacağına inanın. Doğumu sezaryenle gerçekleştirerek de bebeğinizle güçlü bir bağ kurabileceğinizi aklınızdan çıkarmayın.

Hamileliğiniz ilerledikten sonra mutlaka nerede doğum yapacağınıza karar verin. Doğumu yapacağınız yer, hastane ve bebeğinizle birlikte olacağınız oda hakkında bilgi almak doğuma girerken kendinizi çok daha güvende hissetmenizi sağlayacaktır. Ayrıca, size yardımcı olacak sağlık personeliyle tanışmak, varsa sorularınıza yanıt bulmanıza ve güven duygunuzun artmasına destek olacaktır.

Her anne adayı kolay bir doğumu arzu eder. Doğum öncesi dersler, size doğumun nasıl olacağının öneminden bahseder. Hamilelik süresince tuttuğunuz doğum günlüğü de sizi tercihlerinize doğru yönlendirir ve çok işinize yarar.

Doğum yapacağınız gün en çok işinize yarayacak olan detay, size yararlı bilgiler veren, kafanızın rahat olması ve en çok ihtiyacınız olduğunda kafanızın içindekileri okuyacak, size şefkatle destek olacak birinin olmasıdır. Eşiniz ya da doğum destekçinizle büyük güne hazırlanmak, işinizi oldukça kolaylaştıracaktır.

Uzmanlara göre kitaplar genelde doğumun tek bir çeşit yönde ilerlediğine dair bilgiler verir. Genişleme, sonra ıkınma, sonra da bebek gelir. Ama sadece az sayıda doğum bu doğru hattı izler. Herkesin doğum hikayesi kendine özgüdür, hatta birden fazla doğum yapan kadınlar da her deneyimin onlar için farklı olduğunu söyleyebilirler! Sonuçta bu bir günlük bir deneyim. İnsanın başına ne geleceği belli olmuyor. Anne adayı bugüne her şart için hazırlanırsa o zaman doğumun üstesinden gelmesi daha kolay olur. İşte size işin uzmanlarından doğumunuzu kolaylaştıracak 10 püf noktası:

1- Verilmiş tarihe 10 gün daha ekleyin

Günlüğünüze yazın. Eğer biri sorarsa, o gün sizin doğuracağınız gün… Genelde kadınlar bebeğin hamile kaldıktan tam 40 hafta sonra geleceğini düşünürler. Ama o tarih gelip geçtiğinde hepsi strese girer, duygusal çöküntü yaşarlar. Aile bireylerinin, arkadaşların sürekli arayıp gelişmeleri sormasıyla da bir korku hissederler. Bu durumlardan en tehlikeli olanı, umudunu yitiren bir annenin doğum yapması. İşte verilen tarihe 10 gün eklemek, doğumun kesin tarihi konusunda içinizi daha da rahatlatacaktır.

Geciken her doğum için doktorlar biraz huzursuz olurlar. Bu nedenle de size büyük ihtimalle suni yöntemlerle doğumu başlatmayı teklif ederler. Doktorunuz böyle bir şeyi önerirse bunun nedenini sorun. Bekleyip bekleyemeyeceğinizi öğrenin. Doğum eğer kendi rutin doğasında ilerlerse genellikle daha kolay ilerler. Uzmanlar, annelere doğumun olması gereken günden sonra geçen her günü bonus olarak görmelerini ve bebek doğduktan sonra yapamayacakları şeyleri yaparak zaman geçirmelerini tavsiye ediyor.

 

2- Dayanabileceğiniz noktaya kadar dayanın

Anneannelerimizden bu yana işe yarayan bir yöntem. Sancılarınız başladığında öyle hemen etrafınızı telaşa vermeyin. Ancak kendinizi de kapılar arkasına kilitlemeyin. Bunların yerine normal hayatınıza devam etmeye çalışın. Hatta bir film koyup izleyin! Doğumun erken safhalarında sancıların şiddeti daha azdır ve daha dayanılabilirdir. Uzun süre devam edebilirler. Çoğunlukla 24 saatten fazla. Bu durumda eğer vücudunuz sizin katılımınızı talep etmiyorsa, bunun için acele etmeyin. Sancılarınıza aldırmayın, dayanabildiğiniz kadar dayanın. Sancınız yokmuş gibi davranın. Enerjinizi, gerçekten ihtiyacınız olacak anlar için saklayın. Doğum sürecinin başlarında seyrek ve düzensiz şekilde gelen bu sancılarınız vücudunuzu ve bebeğinizi doğumun yoğun anlarına hazırlıyor, unutmayın.

3- Kalabildiğiniz kadar evde kalın

Ne kadar sakin ve rahat olursanız vücudunuz da o kadar fazla yaşamsal doğum hormonu salgılar. Sancılar artar ve sonra doğum gerçekleşir. Evdeyken her şey yolundaysa, doğum öncesine kadar evde kalın. Peki, ne zaman hastaneye gitmek gerek? Bunun için kesin bir cevap veremeyiz. Doğru yol izlediğinizde, ağrılarınız, risk, doğumun yavaşlaması gibi olasılıklar en aza iner. Eğer doğum gerçekleşmiyorsa, ortam değişimi ya da hastaneye gitmek iyi bir fikir olabilir. En iyisi, doktorunuza danışın ve sancılarınız ne sıklıkta gelmeye başladığında ya da hangi durumlarda hastanede buluşacağınızdan emin olun.

4- Hastaneye gittikten sonra acele etmeyin

Artık hastaneye gitme zamanının geldiğine eminsiniz. Eşiniz telefonla konuşuyor, valizleri hazırlamaya çalışıyor, size montunuzu giymenizde yardım ediyor. Peki ya siz? Hastaneye gitme hazırlıkları hamileler için çok dikkat dağıtıcı olabilir. Bu noktada çok sakin hareket etmelisiniz. Her sancıda tüm dikkat dağılacak ve beklenen an ‘bam’ diye gelecek! Eşiniz arabayı çalıştırma, hastanenin yolunu bulma çabalarını daha da karıştıracak. E o da ister istemez panikleyip işlere yardım etmekten çok kendine yardımcı arayacak. Öyleyse şimdiden eşinizi hazırlayın. Hastaneye gitmeden önce zamana ihtiyacınız olacak. Telefonun hızlı arama tuşlarına gerekli numaraları kaydedin. Valizler hazır olsun. Telaşa kapılmadan ve doğum konsantrasyonunuzu kaybetmeden hareket etmeye çalışın.

5- Hastanede mahremiyetinize özen gösterin

Hastaneye geldiniz ve yanınızda eşinizle bekleme odasına gittiniz. Sakince bir koltuğa oturup sancılarınızı kontrol etmeye çalışıyorsunuz. Hem de herkesin önünde, ışıkların altında. Olur mu öyle şey!

Hastaneye giden çoğu annede tedirginlik oranı artar ve bu da doğumun ilerleyişi için çok önemli olan oksitoksin hormonunu olumsuz etkiler. Bunun anlamı da sancıların gelmesini ertelemesi demektir. Anne adayı odaklanıp, nefes alıp vererek sancılarını kontrol edemiyorsa rahatsızlık baş gösterir. İşte o zaman problemin kesinlikle kendinde olmadığını, çevresi yüzünden böyle olduğunu kendine telkin edebilir.

Normal ilerleyen bir doğum için kadınların mahremiyetinin korunuyor olması gerekir. Her şey doğal olmalı ve kontrol edilebilmeli. Hafif aydınlatılmış, birinin sizi gözetlemediği, eşinizin size destek verebileceği bir yer bulun. Ya da kendinizi battal boy bir örtüye ya da battaniyeye sarın.

Eğer dış ortam sizi çok rahatsız ediyorsa, dış dünyaya kendinizi kapatın, hatta kulak tıkacı, göz maskesi takın. Ancak bu şekilde tüm dikkatinizi ilerleyen doğumunuza verebilir ve düzgün ritminizin bozulmamasını sağlayabilirsiniz.

6- Sancılar dik olur, siz de dik durun

Artık herkes tarafından kabul ediliyor ki anne adayı, sancılar sırasında dik durmalı, yerçekimini hissetmeli. Kalçalarınızla rock’n roll dansı yapmaya hazır olun! Tabii bu sırada hemşire sizi yatırıp bebeği kontrol etmek isteyebilir. Bazen bunu yapmaya sadece birkaç dakika vaktiniz olabilir. Bu bile yeterli gelecektir.

Yarı uzanmış pozisyonda durmazsanız doğum daha yumuşak ve daha az ağrılı olur. Doktorunuz istemediği sürece söylenen pozisyonlardan kaçının. Doktorun yaptığı ve size önerdiği her şey doğrudur. Onun sizi yönlendirmesine izin verin ve kendinizi doktorunuza teslim edin. Aynı şey iç muayeneniz için de geçerli. Kendinizi en rahat hissettiğiniz pozisyonu bulmanız gerekli. Yani dik durun ve baskı hissetmeyin. Çünkü kendinizi yaygara koparıyormuş gibi hissedebilirsiniz. Oysa istediğiniz kadar bağırabilirsiniz!

7- Emzikli bir su şişesi kullanın

Sancılar sırasında en önemli şeylerden biri de bol su içmeniz. Peki, bardaktan içerken oluşabilecek sakarlıklardan nasıl korunursunuz? Emzikli bir su şişesi en kolay yoldur. Ama dikkatli olun. Günümüzde bu sancılar sırasında gerektiğinden daha fazla su içiliyor ve bunu kimse fark etmiyor. Bu konuda yanınızdaki yakınınızın sizi gözlemlemesini ve uyarmasını rica edin. 

8- Lavanta yağını deneyin

Lavantanın sedatif etkisi ve rahatlatma özelliği artık herkes tarafından biliniyor. Sancılar sırasında çok olumlu etkiler yaratabilir. Sizi sakin tutabilir. Sancıların sınırlarını belirler ve kaslarınızı çok fazla kasılmaktan kurtarır. Doğum sırasında lavanta kullanan bir anne adayı, doğumu daha rahat geçirir ve vücudunun diğer kısımlarını da yormaz. Büyük bir mendil alın ve içine birkaç damla lavanta yağı damlatın. Mendili hep yanınızda bulundurun. Erken doğum öncesinde bile… Sancının geldiğini hissettiğiniz an, ağzınızı ve burnunuzu bu mendille kapatın. Alabildiğiniz kadar derin nefes alın.

9- Rahim ağzının ne kadar açıldığını görmezden gelin

Uzmanlar serviksinizin ne kadar açıldığını sorarsanız, sancıların nasıl ilerleyeceği hakkında bilgi sahibi olabilirsiniz diyor. Her doktor, serviksin açıklık derecesine göre farklı sonuç çıkarır. Bir kadının serviksi 3 cm. ’den 10 cm. ’ye kadar açılabilir. Doğum öncesi 3 saat içinde 9 cm. ’ye kadar açılabilir ve sonraki 5 saat daha doğum yapamayabilir. Bu olanların tümünü bir yarış gibi görmek yerine tamamen sancılarınıza odaklanın. Bu performans baskınızı yükseltir ve adrenalin salgılarsanız, doğumunuz da kolay olur.

10- Avazınız çıktığı kadar bağırın!

Her hamilenin doğumda kaçınamadığı ortak bir noktası var; çığlık atmak. Sancılar artmaya başladığı anda hafif iniltiler, gırtlaktan çıkan garip inlemelere dönüşür. Birçok kadın, bu inlemelerin kendilerine yardımcı olduklarını söyler. Bırakın sesler sizin süreçle baş etmenize yardım etsin. Uzmanlar, nefes ve beraberinde çıkan seslerin çok doğal reaksiyonlar olduğunu söylüyor. Nefes alıp bağırdığınız zaman içinizi boşaltırsınız. Nabzınızın artışı, gelen sancıyla düzenlenir. Eğer sakince, ses çıkarmadan sancılarınızla baş ediyorsanız bunda da bir yanlışlık yok elbette. Siz içinizden geldiği gibi davranabileceğiniz güvenli bir ortamda olduğunuza emin olun, yeter!

Hamilelik kadının kendi mucizesini hayata getirdiği bir serüven. Bu inanılmaz deneyim ve sağlıklı bir bebek dünyaya getirebilme isteğinin yüklediği sorumluluk zaman zaman anne adayını strese sokabiliyor. Doğru beslenme, egzersiz, düzenli kontroller. Yapılması gereken her şeyi gerektiği gibi yerine getirse de etrafından olumsuz deneyimleri duymak bile tedirgin olmak için yeterli olabiliyor. Özellikle doğumun yaklaştığı son aylarda biriken tüm bilgi ve endişelerle birlikte bu güzel serüvenin bir an önce sonlanması arzulanıyor. Ama doğum zamanlaması konusunda kararı bebek veriyor.

Daha Fazla Doğum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir